Şuradaki yazımda, Yazıcıoğlu Suikasti hakkında bir yazı yayınlayacağımı söylemiştim. Uzun zaman oldu. Tereddütler ve başka sebebler neticesinde, birkaç bölüm olarak düşündüğüm yazıyı, sadece bir kaç cümle ile sınırlı tutmaya karar verdim.


Olayı ilk duyduğum anda, hadisenin kaza ihtimali dahilinde olduğunu hiç düşünmedim. Hatta hadise sonrasında ilgili makamların, ilgili görevlilerin bu hadise ile ilgili, kaza olduğu kesin bilgisini düşündürecek emarelerin hazırlandığını, bu ihtimalin dışında en ufak bir bilgi kırıntısının dahi maddi olarak o mekanlarda bulunamayacağını düşünmüş, ve bunu da çevremdekilerle paylaşmış idim.

Elle tutulur gözle görülür maddi bir delil bulunamayacaktır.

Bu iş, metafizik yöntemlerle kotarılmıştır. İşin erbabı olan şahıslar tarafından, soğuk bir ülkenin yüksek bir tepesinde.

Merhum Yazıcıoğlu'nun seçilmesi hususunda ise birçok sebeb öne sürülmüştür. Çeçen meselesi, sahibi olduğu istihbarat ağının yetkinliği ve bu sebeble bazı mahfillere verdiği korku meselesi, yaklaşmakta olan seçimin dengeleriyle oynama meselesi vesaire vesaire...

Bunların haricinde, söylenmeyen iki ihtimal daha var. Birincisi gözdağı, ikincisi ise kurbanlık.

Gözdağı, kime, neden, nasıl? Tartışmaya açık ve bir çok sebeb bulunabilir.
Ancak ikincisi için, hadisenin vukuundan kısa bir süre önce bu ülkeye yapılan bir ziyaret gözönüne alınmalı, iyice düşünülmeli ve kasdın ne olduğu konusunda tefekkür edilmelidir.

Bunların saçmalık olduğunu düşünenler olabilir. Mümkündür. Ancak, zannımca hadise anı ve sonrasındaki günler süren saçmalıklar hatırlandığında, yukarıdaki iddiaların hiç de bu iddiayı haketmediği hakikatini de, vicdan sahipleri teslim edeceklerdir.

Allah rahmetiyle kuşatsın merhumu.


Mahmut ÇETİN
24.07.09 Kilis

Millet olarak bir dümûr-u hafızaya uğradık. Başka ülkelerde, başka milletlerde çok şeyi altüst edecek yahut tek seslilik, birlik ve beraberlik oluşturacak hadiseler, yazık ki yaşadığımız coğrafyada geçip giden bir kaç günlük fasıl mesabesinde yer buluyor kendine. Halbuki, milletleri faal ve diri tutan o milletlerin, geçmişlerini, içlerinde ve hayatlarında ne kadar iyi ve canlı bir şekilde tutabilmeleriyle doğrudan alâkalıdır.

Önümüze sürekli temcid pilavı gibi sürülüp duran ve kendi hanelerinde başarı puanı almalarını sağlayan birtakım uydurma soykırım iddialarının, yeterli ve kat'i ve bîtaraf vicdanlarca kabul edilebilir delillere sahip olmadıkları halde, her türlü vasatta bizleri zor hallerle yüzyüze bırakma becerisinin altında yatan en mühim unsur, o milletlerin 'diri hafızalara' sahip olmalarıdır.


Bu bâbdan; dirilik sağlamak adına bir çivi de biz çakalım tarihin kütüğüne, ve bellek zaafiyetine dûçar olmuş bizlerin, bir nebze de olsa silkinmesine vesile olur ümidiyle, çok da uzak olmayan tarihimizden bir kesiti, birinci elden deliller ve şahidlerin ve yaşayanların anlatımıyla, bu sayfalarda bir kere daha belgeleyelim istedik.


Aşağıda yer alan resimler, orijinal kitaptan alınmış ve buraya yerleştirilmiştir. Kitap bana aittir. Bir yakınımın kıyımına uğramaktan son anda tarafımdan kurtarılmıştır. Birkaç sayfası ne yazık mevcut değil. Kitabın ismi "Yunan Mezalimi". Yazar, Zeki Çağlar. Yazar hakkında maalesef bir bilgiye ulaşamadım. Kitap resim ve belgelerle desteklenmiş. Burada kitaptan, sadece birkaç fotoğraf yayınlayacağım. Bu fotoğraflarda, asıl soykırımı yapan haysiyetsizlerin kimler olduğunu tarihe bir kere daha belgeleriyle not düşmüş olacağım.

Bahsolunan kitaptan alınan resimler ve resimaltı notlar.

muhacirler_ayrikalan
Resim1: İstanbul'da muhacirler, arabalarla nakledilirken.



Resim2: Narlı Karyesi'nde (köyünde) yunan askerleri tarafından katledilip cesetleri sokaklarda terkedilmiş olduğu halde muhtelit hey'et-i tahkikiye tarafından fotoğrafları alınanlardan: Zavallı ihtiyar



Resim3: yunan askerleri tarafından bir kolu kesilen ve omuzundan kurşunla cerhedilen (yaralanan) Çakırlı Karyesi'nden 8 yaşında (Durmuş).



Resim4: Bostancı'da dört yunan asker-i firarisi tarafından başı vücudundan ayrılmak suretiyle katlolunan ve elinin bir parmağı koparılıp göğsü üzerine konan (Çoban Süleyman).



Resim5: Orhangazi Kazası'na mülhik, (Çeltikçi) ve Gemlik Kazası'na tâbi (Kumlu), (Kocadere), (Karacaali) karyeleri kıtalinden kurtulabilen bîçâreler.



Resim6: a) Bostancı'da "Çoban Süleyman'ı", başını vücudundan ayırmak suretiyle katledenlerden yunan asker-i firarisi, "mihal veledi pandeli".
b) Bostancı faciasını îka edenlerin şerik-i cürmi'i "dimitri veledi stefan".



Resim7: a) Bostancı'da "Çoban Süleyman'ı" katledenlerden yunan asker-i firarisi "kosti veledi dimitri".
b) "Çoban Süleyman"ın katillerinden yunan asker-i firarisi "mihal veledi sava".














yunan_mezalimi
Resim8-9: Kitabın üst ve yandan görünümü.



Resim10: Kitabın Orhangazi Faciasını anlatan bölümünden bir sayfa.




Not 1: Resimlerin büyük halleri için üzerine tıklamanız yeterlidir.

Not : Alıntı yapılabilir. Ancak link vermeniz sizi de bizi de memnun edecektir.





















Davos'ta devam eden Dünya Ekonomik Forumu'na, Recep Tayyip Erdoğan damgası!!!


"Gazze Ortadoğu İçin Model" başlıklı panelde, moderatörün ısrarlı ve gözden kaçmayan tarafgir tutumuna, Erdoğan onurlu bir tavırla, paneli terk ederek tepki gösterdi. Kimsenin beklemediği bu tavrın önümüzdeki günlerde her alanda nasıl ve ne ölçüde tesirlerinin tezahür edeceğini hep birlikte göreceğiz. Kesin olan şu ki, diplomatik teamüllerin ve akıllı siyaseti çerçevesinin dahilinde yer bulmayan bu hareket, "ezilmişler coğrafyası"nın insanlarının gönüllerinde ve akıllarında, çok büyük yer edecektir.

Kaldı ki, tarih her zaman siyasetle yazılmaz. Bazen bir tokat siyaseti tarih yapar.

Unutulmaması gereken en önemli şey, en azılı düşmanları bile hizaya sokacak ve onların kalplerinde korkuyla beraber saygı hissinin oluşmasına sebep olacak şey, milletlerin ve o milletlerin temsilcilerinin dik duruşları, onur ve haysiyet nişanlarını göğüslerinden indirmemeleridir.

Erdoğan'ın bu hareketinin hemen ardından ana muhalefet partisi liderinin talihsiz açıklaması ise, millet nezdinde gereken yerini alacaktır. Bu milli bir duruş ise, bu duruşun arkasında bu topraklarda yaşayan herkes durmak zorundadır. Sayın Erdoğan'ın fikri, ideolojik yahut siyasi görüşünü benimseyen yahut benimsemeyen her Türk vatandaşının, sonuna kadar ve dimdik bu duruşu desteklemesi, insani, ahlaki ve vatani bir vazife olarak addedilmelidir.

TEBRİKLER SAYIN ERDOĞAN!


- Click here for more blooper videos