Şuradaki yazımda, Yazıcıoğlu Suikasti hakkında bir yazı yayınlayacağımı söylemiştim. Uzun zaman oldu. Tereddütler ve başka sebebler neticesinde, birkaç bölüm olarak düşündüğüm yazıyı, sadece bir kaç cümle ile sınırlı tutmaya karar verdim.


Olayı ilk duyduğum anda, hadisenin kaza ihtimali dahilinde olduğunu hiç düşünmedim. Hatta hadise sonrasında ilgili makamların, ilgili görevlilerin bu hadise ile ilgili, kaza olduğu kesin bilgisini düşündürecek emarelerin hazırlandığını, bu ihtimalin dışında en ufak bir bilgi kırıntısının dahi maddi olarak o mekanlarda bulunamayacağını düşünmüş, ve bunu da çevremdekilerle paylaşmış idim.

Elle tutulur gözle görülür maddi bir delil bulunamayacaktır.

Bu iş, metafizik yöntemlerle kotarılmıştır. İşin erbabı olan şahıslar tarafından, soğuk bir ülkenin yüksek bir tepesinde.

Merhum Yazıcıoğlu'nun seçilmesi hususunda ise birçok sebeb öne sürülmüştür. Çeçen meselesi, sahibi olduğu istihbarat ağının yetkinliği ve bu sebeble bazı mahfillere verdiği korku meselesi, yaklaşmakta olan seçimin dengeleriyle oynama meselesi vesaire vesaire...

Bunların haricinde, söylenmeyen iki ihtimal daha var. Birincisi gözdağı, ikincisi ise kurbanlık.

Gözdağı, kime, neden, nasıl? Tartışmaya açık ve bir çok sebeb bulunabilir.
Ancak ikincisi için, hadisenin vukuundan kısa bir süre önce bu ülkeye yapılan bir ziyaret gözönüne alınmalı, iyice düşünülmeli ve kasdın ne olduğu konusunda tefekkür edilmelidir.

Bunların saçmalık olduğunu düşünenler olabilir. Mümkündür. Ancak, zannımca hadise anı ve sonrasındaki günler süren saçmalıklar hatırlandığında, yukarıdaki iddiaların hiç de bu iddiayı haketmediği hakikatini de, vicdan sahipleri teslim edeceklerdir.

Allah rahmetiyle kuşatsın merhumu.


Mahmut ÇETİN
24.07.09 Kilis